Gelişen teknoloji ve artan veri miktarı, birçok alanda sinir ağları teknolojisinin önemini artırmıştır. Sinir ağları, karmaşık problemleri çözme yetenekleri sayesinde makine öğrenimi ve derin öğrenme alanında öne çıkmaktadır. İnsan beyninin çalışma prensiplerinden esinlenerek tasarlanmıştır. Bu yapay zeka yapıları, büyük veri setlerinde hızlı ve etkili bir şekilde desenler ve ilişkiler tanımak için kullanılır. Sinir ağları, görüntü tanıma, doğal dil işleme, oyun oynama ve daha birçok alanda önemli uygulamalara sahiptir. Sinir ağlarına dair temel bilgilerin ve güncel uygulamaların bilinmesi, günümüzün teknoloji dünyasında büyük bir fark yaratmaktadır.
Sinir ağları, birbirine bağlı düğümlerden oluşan bir yapıdır. Düğüm veya nöronlar, bir giriş katmanı, bir veya daha fazla gizli katman ve bir çıkış katmanı içerir. Her nöron, belirli bir ağırlık değerine sahiptir ve bu ağırlıklar, eğitim süreci boyunca güncellenir. Nöronlar arasında yapılan bağlantılar, verilerin nasıl işlendiğini belirler. Sinir ağlarının çalışma prensibi, bir giriş verisinin nöronlar aracılığıyla geçerken belirli bir işleme tabi tutulmasıdır. Sonuçta, nöronlar bir konsensüs oluşturarak çıkış verir, bu süreç "aktivasyon" olarak adlandırılır.
Bu yapıların temel ilkelerinden biri, kayıp fonksiyonu kavramıdır. Kayıp fonksiyonu, modelin tahmin ettiği değer ile gerçek değer arasındaki farkı ölçen bir işlevdir. Eğitim sürecinde, bu kayıp fonksiyonu minimize edilmeye çalışılır. Birden fazla kayıp fonksiyonu bulunmaktadır, ancak en yaygın olanları ortalama kare hata ve çapraz entropidir. Bu yöntemler, sinir ağlarının doğruluğunu artırmak için kritik öneme sahiptir.
Farklı sinir ağı mimarileri, belirli görevler için optimize edilmiş çözümler sunar. Örneğin, Konvolüsyonel Sinir Ağları (CNN), görüntü işleme görevleri için sıkça kullanılır. CNN’ler, görüntüdeki uzamsal ilişkileri yakalayarak, nesneleri tanıma yeteneği geliştirir. Görüntü verisi üzerinde filtreler uygulayarak önemli özellikleri çıkarır. Bununla birlikte, RNN (Tekrarlayan Sinir Ağları) dizisel veri analizi için uygundur. Dizi verilerindeki önceki bilgileri kullanarak tahminler yapma kapasitesine sahiptir.
Bunun yanı sıra, Generative Adversarial Networks (GAN) mimarisi, iki ağın karşılıklı olarak çalışmasını içerir. Bir ağ veri üretme amacı güderken, diğeri bu verilerin gerçek olup olmadığını değerlendirmeye çalışır. Bu yapı, yaratıcılık ve çeşitlilik yaratma konusunda etkili bir yol sağlar. Üretilen verilerin kalitesi, eğitildiği verilere bağlı olarak değişkenlik gösterir ve uygulamaları oldukça geniştir.
Sinir ağlarının eğitimi, başarılı bir yapay zeka sisteminin temel bileşenidir. Temel eğitim süreci, verilerin veri setine bölünmesiyle başlar. Eğitim, doğrulama ve test setleri olarak üç farklı kategoriye ayrılır. Eğitim seti ile sinir ağı öğrenir, doğrulama seti ile modelin genel performansı kontrol edilirken, test seti ile nihai doğruluk ölçülür. Eğitim süresince, ağırlıklar optimize edilmeye çalışılır. Optimizer olarak bilinen algoritmalar, ağırlık güncellemelerini sağlar.
Eğitim sırasında en yaygın kullanılan yöntemlerden biri geri yayılım (backpropagation) yöntemidir. Bu yöntem, kayıp fonksiyonunu minimize ederek modelin ağırlıklarını günceller. Her nöronun, çıkışın hata oranına katkısı hesaplanarak, ağırlıklar ayarlanır. Ek olarak, öğrenme oranı, ağırlık güncellemelerinin boyutunu belirleyerek eğitim sürecinin verimliliğini etkiler. Doğru öğrenme oranının seçimi, modelin doğru bir şekilde öğrenmesini sağlamada kritik bir rol oynar.
Sinir ağları, çeşitli endüstrilerde geniş uygulama yelpazesine sahiptir. Örneğin, sağlık sektöründe hastalıkların erken teşhisinde kullanılır. Görüntü tanıma yetenekleri sayesinde röntgen ve MR gibi tıbbi görüntülerde anormallikler tespit edilerek potansiyel hastalıklar belirlenir. Tıbbi uygulamaların yanı sıra, finans sektöründe kredi riski değerlendirme ve dolandırıcılık tespiti gibi işlemlerde de kullanılmaktadır.